Kadınların neredeyse yarısı yoğun meme dokusuna sahip. Bilim insanları meme kanseri ve yoğun meme dokusu arasında ilişki olduğu konusunda uzun zamandır hemfikir. Geçen hafta yayınlanan bir araştırma, bu bağlantıyı bir kez daha doğruladı ve şimdiye kadar bilinmeyen bir sonuç ortaya koydu.
Meme kanseri, erken teşhisin tedavide en kritik rol oynadığı sağlık sorunlarından biri.
Eğer kadınsanız ve mamografi çektirdiyseniz muhtemelen raporunuzda meme yoğunluğunuzun düşük mü yoksa yüksek mi olduğuna ilişkin bir bilgi dikkatinizi çekmiştir. Bunun pek de önemli bir detay olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü yoğun meme dokusu meme kanseri riski ile ilişkili. Bir bilgi daha: Yaş aldıkça kadınların meme yoğunluğu giderek azalıyor ve bu durum olağan kabul ediliyor. Aslında buraya kadar okuduklarınızın tamamı uzun yıllardır biliniyor. Şimdi yeni haberi verelim: Geçen hafta yayınlanan bir çalışma, yaş ilerlemesiyle oluşan meme yoğunluğu azalma hızının meme kanseri olanlarda daha yavaş gerçekleştiğini ortaya koydu. Meme kanseri için ‘yeni risk faktörü’ olarak sunulan bu bulguyu, diğer risk faktörlerini ve meme kanserinden korunmak için yapılması gerekenleri Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp ile konuştuk.
Yoğun meme dokusu ne anlama geliyor?
Önce memenin yapısını anlatmakla başlayayım. Memede “glandüler doku” dediğimiz süt üreten bezleri (lobüller) ve sütü meme başına taşıyan kanalları (duktuslar) içeren bir bölüm var. Bir de “fibröz bağ dokusu” ve “yağ dokusu” dediğimiz iki yapı daha var, bunlar memeye boyutunu ve şeklini verir. Eğer memenizde glandüler ve fibröz doku çok ama yağlı doku azsa memeniz “yoğun” olarak kabul edilir. Meme yoğunluğu, muayene ya da ultrasonda belirlenemez ancak mamografi ile tespit edilebilir.
Yoğun meme dokusu sık rastlanan bir durum mu?
Evet, oldukça sık… Araştırmalar mamografik tarama ile takip edilen kadınların neredeyse yarısının yoğun meme dokusuna sahip olduğunu gösteriyor. Özellikle menopoz dönemine kadar meme dokusu çok yoğun oluyor.
Geçen hafta JAMA Onkoloji dergisinde yayınlanan araştırmayla devam edelim. Meme yoğunluğu azalma hızı daha yavaş olan kadınlarda meme kanseri daha yüksek bulunmuş. Tam olarak ne anlama geliyor bu?
Biz uzun zamandır yoğun meme dokusunun meme kanseri riskiyle ilişkili olduğunu biliyoruz. Memede yüksek dansite (yoğunluk) ile meme kanseri riski yüzde 20’den 4 kata kadar artabiliyor. Yoğunluk derecesi ne kadar yüksekse risk de o kadar fazla oluyor. Biz kadınlar yaşlanırken meme yoğunluğumuzu yavaş yavaş kaybederiz. Bu tamamen doğal bir süreç. Çalışmada farklı bulunan işte bu sürecin ilerleme hızıyla ilgili. Araştırmacılar, meme kanseri gelişen kadınlarda meme yoğunluğunun daha yavaş azaldığını bulmuş. Bu veriyle bir anlamda meme kanseri ile meme yoğunluğu arasındaki ilişki bir kez daha doğrulandı. Elbette bu sonuçlar, ‘Memesi yoğun olan her kadında mutlaka meme kanseri gelişir’ anlamına gelmiyor.
Meme dokusu yoğun olan kadınların özel önlem alması gerekiyor mu?
Eğer memeniz böyle bir yapıdaysa rutin kontrollerde mamografinin yanında ultrason da istiyoruz. Olur da bir şey atlarız korkusuyla memeyi daha detaylı görmek için bu önlemi alıyoruz. Çünkü yoğun meme dokusu olanlarda mamografi, hastalığı tespit etmek için yeterli olmayabiliyor. Kontrolleri aksatmamak ve herkese önerilen sağlıklı yaşam kurallarına uymak dışında ekstra bir şey yapmanıza gerek yok.
Meme kanseri için en önemli risk faktörleri neler?
En önemli risk faktörü şişmanlık… Hareketsizlik, doğum yapmamış olmak, emzirmemek, ailede meme kanseri ya da yumurtalık kanseri varlığı, fazla alkol alımı, menopoz sonrası dönemde doğum kontrol hapı kullanımı meme kanseri riskini artıran diğer önemli faktörler.
Meme kanseri hangi yaşlarda daha sık görülüyor?
Görülme yaşı için hep ortalama 55 yaş denir. Fakat bu, Türkiye için çok doğru değil. Bütün araştırmalarımızda meme kanserinin daha genç yaşlara kaydığını söyleyebiliriz. Artık meme kanserlerinin yüzde 40’ı menopoz öncesi dönemde ortaya çıkıyor, yüzde 25’i ise 40 yaşın altında… Bu tablo aslında yalnızca Türkiye için tüm dünya için geçerli. Meme kanseri yaşı giderek bütün toplumlarda daha erken yaşlara çekiliyor. O eski 55 yaş ortalaması sanıyorum yavaş yavaş değişecek.
Yaşın daha erkene çekilmesinin sebebi belli mi?
Tam olarak nedenini bilmiyoruz ama şehirleşmeyle, hareketsizlikle, şişmanlıkla, belki doğal olmayan beslenmeyle ilgili olduğunu söyleyebiliriz.
Peki, meme kanserinin görülme sıklığında son yıllarda değişim var mı?
Sıklık toplumdan topluma değişiyor ama genel olarak yaşam boyu her sekiz kadından birinin meme kanseriyle karşılaştığını söyleyebiliriz. Son 10 yıl içinde meme kanserinin sıklığında çok yüksek bir değişim olmadı. Ama minik bir artış var: Meme kanseri ilk defa 2020’de akciğer kanserini geçerek dünyada en sık görülen kanser türü oldu. Bunda elbette taramaların daha sık yapılmasının etkisi var. İkincisi, şehirleşmeyle gerçekten meme kanseri riskinin biraz da olsa artabildiğini kabul etmek zorundayız. Bir diğer önemli neden, tütün tüketimin azalmasıyla akciğer kanseri sıklığının azalması elbette…
Anne, kız kardeş, teyze gibi gibi yakın akrabalarında meme kanseri olan birinde hastalığın görülme riski ne kadar yüksek? Bu kişiler ne tür önlemler alabilir?
Yüzde 5 ile 10 arasında bir artıştan bahsedebiliriz. Önlem konusunda özellikle çok riskli ailelerde kan testi ile bazı ilişkili genlerin olup olmadığına bakıyoruz. Eğer BRCA1 ve BRCA2 gibi meme kanseri açısından çok yüksek risk taşıyan genler saptarsak koruyucu olarak meme dokusunu boşaltma, yumurtalıkların alınması gibi bazı önlemler alıyoruz. Ama ailede meme kanseri varlığının arkasında her zaman bir gen bulamayabiliyoruz. Bu durumda kanserin aile bireyinde görüldüğü yaştan 10-15 yıl önce geriye giderek bir yaş saptıyoruz ve taramalara o yaşta başlıyoruz. Diyelim ki annenizde 50 yaşında meme kanseri ortaya çıktı, sizin kontrollerinize 35 yaşından itibaren başlıyoruz.
Ailede meme kanseri yoksa kontrollere ne zaman başlamalıyız?
Rutin kontroller 40 yaşından sonra yıllık olarak yapılmalı. Herhangi bir nedenle kanser riskinin arttığını biliyorsak o zaman tabii daha erken başlıyoruz. Tekrar hatırlatayım: 40 yaşından önce meme yoğunluğundan dolayı mamografi ile tarama yeterli olmayabilir. Bu nedenle mutlaka ultrasondan yardım almak, yüksek risk taşıyanlarda MR çekmek gerekir.
Korunma konusunda beslenmenin payı yüksek mi?
Evet, oldukça yüksek… Beslenme, kanserden korunmada yüzde 30 oranda rol oynuyor. Yani siz doğru beslenerek yüzde 30 oranda kanseri engelleyebiliyorsunuz. Bu oran bütün kanserler için geçerli. Kanıtlanmış tek risk azaltıcı beslenme modelinin Akdeniz diyeti olduğunu söyleyebiliriz. Yoksa tek bir gıda maddesini saymak mümkün değil. Kötü yağlardan arındırılmış, mevsim sebze ve meyvelerini içeren, kırmızı etin çok azaltıldığı, balığın artırıldığı, tam tahıllara yer veren bir beslenme modeli en ideali.
Hangi belirtiler meme kanserini düşündürür? Kadınlar hangi işaretlere karşı uyanık olmalı?
Bazı kadınlarda ne yazık ki belirgin belirti olmayabilir. En sık görülen belirtileri ise şöyle sıralamak mümkün:
* Memede veya koltuk altında ele gelen kitle.
* Meme başında veya memede kızarıklık, ciltte pullanma, kaşıntı, renk değişikliği.
* Meme ucunun içeri çekilmesi.
* Özellikle tek memeden kanlı akıntı.
* Bir memenin boyutunda belirgin büyüme, sarkma.