Kansere yol açan nedenler nelerdir? Kanserden korunmak için neler yapılabilir?
Kanser, genetiği değişmiş ve büyümesi durdurulamayan hücre topluluğuna verilen isimdir. Kanser hücresi, diğerlerinden farklı olarak, yan dokulara yayılma, kendi kendine damar ağı oluşturabilme, sınırsız büyüme uyarıları yaratma ve hepsinden önemlisi bazı savaş uçakları gibi insan vücudunun radarlarından kaçabilme yeteneğine sahiptir. Bu özellik, kanser hücrelerinin insana ait bağışıklık sistemini baskılayabilmesi ve zaman içinde kendi özelliklerini değiştirerek bağışıklık sistemini aldatabilmesi yoluyla gerçekleşir.
Kanserden Korunma Önlemleri ve Doğru Beslenme
Kanser, hastaların %5-15’inde kalıtsal genetik bir nedene bağlı gelişir. Bunların dışında, değiştirilebilen yaşamsal özellikler ve çevresel faktörler kanser gelişiminden sorumludur. Kanser oluşumunda rol oynayan en önemli faktörler şunlardır:
- Sigara içimi: Akciğer, baş-boyun ösafagus, mesane, böbrek, pankreas, mide, rahim ağzı, akut lösemi gibi kanserlerin gelişiminde etkilidir.
- Enfeksiyonlar: Bazı enfeksiyonların kansere yol açtığı gösterilmiştir. Bu enfeksiyonların engellenmesi bu kanserlerin oluşmasını engelleyebilir. Örneğin:
- HPV (insan papilloma virus): Rahim ağzı ve anal bölge kanserleri
- HBV, HCV (hepatit B ve C virusları): Karaciğer kanseri
- EBV (ebstein-barr virusu-öpücük hastalığı): Burkitt Lenfoma
- Helicobakter pylori: Mide kanseri
- Radyasyon: Güneş ışınları melanom-dışı cilt kanserlerinin oluşumunda; ionize radyasyon ise aralarında lenfoma, lösemiler, meme kanserleri, akciğer kanserleri gibi birçok kanser türünün gelişiminden sorumludur.
Kanser Gelişimi ile İlişkisi Kesin Kanıtlanamamış Faktörler ve Bunlara Karşı Alınabilecek Önlemler:
Diyet
fazla yağlı, “batı-tipi” beslenme meme kanseri, kolorektal kanserler ile ilişkili bulunmuştur. Aşağıda özetlenen diyet önerileri koruyucu olarak önerilmekle birlikte, kanseri kesin olarak önlediğine dair yeterli bir kanıt elimizde bulunmamaktadır.
Meyve ve nişastasız sebzeler (bütün yeşil, kırmızı sebzeler), ağız-içi, ösafagus ve mide kanserlerinin gelişme riskini azaltabilir. Yüksek lifli, az yağlı ve kırmızı et içermeyen bir diyet (Akdeniz diyeti), barsak kanserlerini engelleyebilir.
Sarımsak ve selenyum kombinasyonunun Çin’de mide kanseri gelişimini azalttığı yönünde veriler bulunmaktadır. WHO’nun sağlıklı beslenme için ön gördüğü sarımsak miktarı günde 1 diş veya 2-5 gram taze sarımsak, 0.4-1.2 gr. kurutulmuş sarımsak tozu; 2-5 gr sarımsak yağı veya 300-1000 mg. sarımsak özü olarak belirlenmiştir.
Kırmızı üzümün kabuğu ve çekirdeğinde bulunan resveratrolun aralarında lösemiler, cilt, meme kanseri gibi birçok kanser türünün oluşumunu engelleyebildiği yönünde hücre soyu düzeyinde kanıtlar bulunmaktadır. Bunun insan üzerinde etkilerini araştıran çalışmalar devam etmektedir. Yine de günde 1 bardak kırmızı şarap ile erkeklerde prostat kanseri riskinin yarı yarıya azaldığı gözlenmiştir. Ancak, yoğun alkol tüketiminin karaciğer kanseri, meme kanseri, ösafagus kanseri gibi birçok kanserin oluşumunda rol oynayabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle genelde, günlük kırmız şarap tüketimi erkeklerde 1, kadınlarda yarım bardak ile sınırlandırılmalıdır.
Çay içinde olan kateşinler, antioksidan etkileri nedeniyle kanser oluşumunu engelleyebilir. Bu yararlı madde, yeşil çayda siyah çaydan daha fazla oranda bulunur. Genelde çayın 5 dakika demlenmesi bu maddenin açığa çıkması için yeterlidir. Çin'de yapılan birkaç çalışmada ağız-içi, mide ve ösafagus kanserlerini azalttığı yönünde veriler olsa da benzer şekilde Norveç’te yapılan bir çalışmada bu desteklenmemiştir. Ayrıca NCI bünyesinde prostat kanserli hastalarda yapılan bir çalışmada 4 ay boyunca günde 4 bardak yeşil çay ile belirli bir yarar sağlanamamıştır.
Aralarında E vitamini, A vitamini ve selenyumun yer aldığı antioksidanlar ile yapılan büyük çalışmalarda mide kanseri riskini azaltabileceği, akciğer kanseri riskinin E vitamini ile değişmediği; ancak sigara içenlerde A vitamini ile akciğer kanseri riskinin arttığı ortaya konmuştur. Kadınlarda ise E veya A vitamini eklenmesi ile kanser riskinin değişmediği gösterilmiştir. Benzer şekilde günlük folik asit, B12 ve B6 vitamin eklenmesinin hiçbir kanseri önlemede etkili olmadığı saptanmıştır. Ancak uzun dönem etkilerin değerlendirilmesi için bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Yine de diyetimizde bu vitamin ve eser elementlerin yer alması yararlı olabilir. A vitamini kaynağı zengin olan besinler ise turuncu sebzeler, meyveler (havuç, kayısı, şeftali, domates, bal kabağı, mango) bazı yeşil sebzeler (ıspanak, pazı), patates, mozzarella peyniri, süt, yumurta sarısıdır. Yine anti-oksidan olan likopen, domates, karpuz, guava, papaya, kayısı, pembe greyfurt, kan portakalı gibi besinlerde bulunur. Antioksidan mineral olan selenyum, pirinç, et, balık, tavuk, sarımsak ve ekmekte bolca bulunur. C vitamini ise en çok sarı ve yeşil sebzelerde, bunun dışında çilek ve domateste de bulunur. E vitamini ise buğday filizi, mısır, soya fasulyesi filizi, fıstıklar ve brokolide bulunur. B vitaminleri bütün tahıllı gıdalarda vardır. Antioksidan etkileri belirgin olan flavanoidler ise siyah ve yeşil çay dışında kırmızı üzüm, böğürtlen gibi mor meyveler ve narda; bunun dışında arpa, soya, krusifer sebzeler (brokoli, karnabahar, lahana), keten tohumunda da anti-oksidan kimyasallar bulunmaktadır.
Kalsiyum insan vücudunda önemli etkisi olan bir başka mineraldir. Kalsiyum alımının araştırıldığı iki büyük çalışmada günlük 500 ile 1200 mg. kalsiyum alımı ile barsak kanseri riskinin ve barsak kanseri öncüsü olan poliplerin azaltıldığı ve polip nüksünün gerilediği gösterilmiştir. Kalsiyumun günlük ihtiyacı erişkinlerde 1000-1200 mg. arasındadır. Bu gereksinimin üçte biri 1 bardak yoğurt, 200 gr. peynir veya 1.5 bardak ıspanak ile karşılanabilir. D vitamini ile birlikte verildiğinde bir grup kadında tüm kanser türlerinin azaltılabileceği yönünde çelişkili veriler bulunmaktadır. Yine iki büyük ve ciddi çalışmada süt ve süt ürünlerinden yoğun olarak sağlanan kalsiyumun erkeklerde prostat kanserini arttırabileceği yönünde güçlü kanıtlar elde edilmiştir. Bu zararlı etki, diğer kalsiyum kaynakları ile gerçekleşmemiştir. Kalsiyumun günlük 1300 mg'a ulaştığı yüksek dozlarda premenapozal kadınlarda meme kanseri riskini azaltabileceği gösterilmiştir. Bunun yanı sıra kalsiyum ile birlikte günlük 500-1100 IU D-vitamini alımı ile aralarında meme ve kolorektal kanserlerin de olduğu bazı kanserlerin daha düşük oranda görülebileceği yönünde veriler bulunmaktadır.
Beslenme ile ilgili genel öneriler şöyle özetlenebilir:
Günlük kalori ihtiyacının %30’u meyve ve sebze, %30’u tahıllar, patates, pirinç ve bitkisel proteinler; %15’i süt ve süt ürünleri; %15’i et ürünleri; %10’u şekerli ürünlerden oluşmalıdır. Günlük diyetin içinde mutlaka 7-13 bardak arası sebze-meyve tüketimi olmalıdır. Bunların donmuş veya taze olması fark etmez. Domates gibi mevsimsel sebzelerde yazın hazırlanmış olan ürünleri kışın tüketmek daha doğru olarak kabul edilir. Ortalama 2000 kalorilik bir diyette günde 8 çay kaşığından (32 gram) fazla şeker alınmamalıdır. Unutmamalıyız ki, hiçbir şeker türü birbirinden farklı değildir. Beyaz, kahverengi şeker, mısır şurubu veya meyve şekeri denilen fruktoz ve bal için bu oranlar geçerlidir. Her biri gramda 4 kalori içerirler. Bunu diyetinize uygun şeklide yaymaya özen göstermeliyiz.
Günümüzde kanserden ve kalp hastalıklarından korunma amaçlı sağlıklı beslenmede ön planda yer alan 5 tip besin maddesi vardır: Ceviz, nar, koyu yeşil sebzeler, brokoli, karnabahar ve Brüksel lahanasının yer aldığı krusifer sebzeler; kırmızı et yerine haftada 2-3 kez balık; tercihen somon balığı.
Vücut Yağ Oranı ve Egzersiz:
Aralarında meme, rahim, barsak ve safra yolları kanserlerinin olduğu bazı kanser tipleri şişmanlık ile ilişkili bulunmuşlardır. Bu tip kanserlerde ölüm oranları da şişmanlık ile artar. Bu nedenle spor yaparak, vücut yağ oranını azaltmak ve sağlıklı beslenmek bu kanser tiplerinin engellenmesi için önemli olabilir. Genel olarak meme kanserlerinden korunmak için haftada 3-4 kez yaklaşık 1, 1.5 saatlik egzersiz önerilmektedir. Bunu yapamıyorsak alternatif olarak her gün 30-40 dakika arası nabız hızımızı 120-130’lar civarında tutacak şekilde yürüyüş yapılabilir.
Kansere yol açan nedenler nelerdir? Kanserden korunmak için neler yapılabilir?
Kanser, genetiği değişmiş ve büyümesi durdurulamayan hücre topluluğuna verilen isimdir. Kanser hücresi, diğerlerinden farklı olarak, yan dokulara yayılma, kendi kendine damar ağı oluşturabilme, sınırsız büyüme uyarıları yaratma ve hepsinden önemlisi bazı savaş uçakları gibi insan vücudunun radarlarından kaçabilme yeteneğine sahiptir. Bu özellik, kanser hücrelerinin insana ait bağışıklık sistemini baskılayabilmesi ve zaman içinde kendi özelliklerini değiştirerek bağışıklık sistemini aldatabilmesi yoluyla gerçekleşir.
Kanserden Korunma Önlemleri ve Doğru Beslenme
Kanser, hastaların %5-15’inde kalıtsal genetik bir nedene bağlı gelişir. Bunların dışında, değiştirilebilen yaşamsal özellikler ve çevresel faktörler kanser gelişiminden sorumludur. Kanser oluşumunda rol oynayan en önemli faktörler şunlardır:
- Sigara içimi: Akciğer, baş-boyun ösafagus, mesane, böbrek, pankreas, mide, rahim ağzı, akut lösemi gibi kanserlerin gelişiminde etkilidir.
- Enfeksiyonlar: Bazı enfeksiyonların kansere yol açtığı gösterilmiştir. Bu enfeksiyonların engellenmesi bu kanserlerin oluşmasını engelleyebilir. Örneğin:
- HPV (insan papilloma virus): Rahim ağzı ve anal bölge kanserleri
- HBV, HCV (hepatit B ve C virusları): Karaciğer kanseri
- EBV (ebstein-barr virusu-öpücük hastalığı): Burkitt Lenfoma
- Helicobakter pylori: Mide kanseri
- Radyasyon: Güneş ışınları melanom-dışı cilt kanserlerinin oluşumunda; ionize radyasyon ise aralarında lenfoma, lösemiler, meme kanserleri, akciğer kanserleri gibi birçok kanser türünün gelişiminden sorumludur.
Kanser Gelişimi ile İlişkisi Kesin Kanıtlanamamış Faktörler ve Bunlara Karşı Alınabilecek Önlemler:
Diyet
fazla yağlı, “batı-tipi” beslenme meme kanseri, kolorektal kanserler ile ilişkili bulunmuştur. Aşağıda özetlenen diyet önerileri koruyucu olarak önerilmekle birlikte, kanseri kesin olarak önlediğine dair yeterli bir kanıt elimizde bulunmamaktadır.
Meyve ve nişastasız sebzeler (bütün yeşil, kırmızı sebzeler), ağız-içi, ösafagus ve mide kanserlerinin gelişme riskini azaltabilir. Yüksek lifli, az yağlı ve kırmızı et içermeyen bir diyet (Akdeniz diyeti), barsak kanserlerini engelleyebilir.
Sarımsak ve selenyum kombinasyonunun Çin’de mide kanseri gelişimini azalttığı yönünde veriler bulunmaktadır. WHO’nun sağlıklı beslenme için ön gördüğü sarımsak miktarı günde 1 diş veya 2-5 gram taze sarımsak, 0.4-1.2 gr. kurutulmuş sarımsak tozu; 2-5 gr sarımsak yağı veya 300-1000 mg. sarımsak özü olarak belirlenmiştir.
Kırmızı üzümün kabuğu ve çekirdeğinde bulunan resveratrolun aralarında lösemiler, cilt, meme kanseri gibi birçok kanser türünün oluşumunu engelleyebildiği yönünde hücre soyu düzeyinde kanıtlar bulunmaktadır. Bunun insan üzerinde etkilerini araştıran çalışmalar devam etmektedir. Yine de günde 1 bardak kırmızı şarap ile erkeklerde prostat kanseri riskinin yarı yarıya azaldığı gözlenmiştir. Ancak, yoğun alkol tüketiminin karaciğer kanseri, meme kanseri, ösafagus kanseri gibi birçok kanserin oluşumunda rol oynayabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle genelde, günlük kırmız şarap tüketimi erkeklerde 1, kadınlarda yarım bardak ile sınırlandırılmalıdır.
Çay içinde olan kateşinler, antioksidan etkileri nedeniyle kanser oluşumunu engelleyebilir. Bu yararlı madde, yeşil çayda siyah çaydan daha fazla oranda bulunur. Genelde çayın 5 dakika demlenmesi bu maddenin açığa çıkması için yeterlidir. Çin'de yapılan birkaç çalışmada ağız-içi, mide ve ösafagus kanserlerini azalttığı yönünde veriler olsa da benzer şekilde Norveç’te yapılan bir çalışmada bu desteklenmemiştir. Ayrıca NCI bünyesinde prostat kanserli hastalarda yapılan bir çalışmada 4 ay boyunca günde 4 bardak yeşil çay ile belirli bir yarar sağlanamamıştır.
Aralarında E vitamini, A vitamini ve selenyumun yer aldığı antioksidanlar ile yapılan büyük çalışmalarda mide kanseri riskini azaltabileceği, akciğer kanseri riskinin E vitamini ile değişmediği; ancak sigara içenlerde A vitamini ile akciğer kanseri riskinin arttığı ortaya konmuştur. Kadınlarda ise E veya A vitamini eklenmesi ile kanser riskinin değişmediği gösterilmiştir. Benzer şekilde günlük folik asit, B12 ve B6 vitamin eklenmesinin hiçbir kanseri önlemede etkili olmadığı saptanmıştır. Ancak uzun dönem etkilerin değerlendirilmesi için bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Yine de diyetimizde bu vitamin ve eser elementlerin yer alması yararlı olabilir. A vitamini kaynağı zengin olan besinler ise turuncu sebzeler, meyveler (havuç, kayısı, şeftali, domates, bal kabağı, mango) bazı yeşil sebzeler (ıspanak, pazı), patates, mozzarella peyniri, süt, yumurta sarısıdır. Yine anti-oksidan olan likopen, domates, karpuz, guava, papaya, kayısı, pembe greyfurt, kan portakalı gibi besinlerde bulunur. Antioksidan mineral olan selenyum, pirinç, et, balık, tavuk, sarımsak ve ekmekte bolca bulunur. C vitamini ise en çok sarı ve yeşil sebzelerde, bunun dışında çilek ve domateste de bulunur. E vitamini ise buğday filizi, mısır, soya fasulyesi filizi, fıstıklar ve brokolide bulunur. B vitaminleri bütün tahıllı gıdalarda vardır. Antioksidan etkileri belirgin olan flavanoidler ise siyah ve yeşil çay dışında kırmızı üzüm, böğürtlen gibi mor meyveler ve narda; bunun dışında arpa, soya, krusifer sebzeler (brokoli, karnabahar, lahana), keten tohumunda da anti-oksidan kimyasallar bulunmaktadır.
Kalsiyum insan vücudunda önemli etkisi olan bir başka mineraldir. Kalsiyum alımının araştırıldığı iki büyük çalışmada günlük 500 ile 1200 mg. kalsiyum alımı ile barsak kanseri riskinin ve barsak kanseri öncüsü olan poliplerin azaltıldığı ve polip nüksünün gerilediği gösterilmiştir. Kalsiyumun günlük ihtiyacı erişkinlerde 1000-1200 mg. arasındadır. Bu gereksinimin üçte biri 1 bardak yoğurt, 200 gr. peynir veya 1.5 bardak ıspanak ile karşılanabilir. D vitamini ile birlikte verildiğinde bir grup kadında tüm kanser türlerinin azaltılabileceği yönünde çelişkili veriler bulunmaktadır. Yine iki büyük ve ciddi çalışmada süt ve süt ürünlerinden yoğun olarak sağlanan kalsiyumun erkeklerde prostat kanserini arttırabileceği yönünde güçlü kanıtlar elde edilmiştir. Bu zararlı etki, diğer kalsiyum kaynakları ile gerçekleşmemiştir. Kalsiyumun günlük 1300 mg'a ulaştığı yüksek dozlarda premenapozal kadınlarda meme kanseri riskini azaltabileceği gösterilmiştir. Bunun yanı sıra kalsiyum ile birlikte günlük 500-1100 IU D-vitamini alımı ile aralarında meme ve kolorektal kanserlerin de olduğu bazı kanserlerin daha düşük oranda görülebileceği yönünde veriler bulunmaktadır.
Beslenme ile ilgili genel öneriler şöyle özetlenebilir:
Günlük kalori ihtiyacının %30’u meyve ve sebze, %30’u tahıllar, patates, pirinç ve bitkisel proteinler; %15’i süt ve süt ürünleri; %15’i et ürünleri; %10’u şekerli ürünlerden oluşmalıdır. Günlük diyetin içinde mutlaka 7-13 bardak arası sebze-meyve tüketimi olmalıdır. Bunların donmuş veya taze olması fark etmez. Domates gibi mevsimsel sebzelerde yazın hazırlanmış olan ürünleri kışın tüketmek daha doğru olarak kabul edilir. Ortalama 2000 kalorilik bir diyette günde 8 çay kaşığından (32 gram) fazla şeker alınmamalıdır. Unutmamalıyız ki, hiçbir şeker türü birbirinden farklı değildir. Beyaz, kahverengi şeker, mısır şurubu veya meyve şekeri denilen fruktoz ve bal için bu oranlar geçerlidir. Her biri gramda 4 kalori içerirler. Bunu diyetinize uygun şeklide yaymaya özen göstermeliyiz.
Günümüzde kanserden ve kalp hastalıklarından korunma amaçlı sağlıklı beslenmede ön planda yer alan 5 tip besin maddesi vardır: Ceviz, nar, koyu yeşil sebzeler, brokoli, karnabahar ve Brüksel lahanasının yer aldığı krusifer sebzeler; kırmızı et yerine haftada 2-3 kez balık; tercihen somon balığı.
Vücut Yağ Oranı ve Egzersiz:
Aralarında meme, rahim, barsak ve safra yolları kanserlerinin olduğu bazı kanser tipleri şişmanlık ile ilişkili bulunmuşlardır. Bu tip kanserlerde ölüm oranları da şişmanlık ile artar. Bu nedenle spor yaparak, vücut yağ oranını azaltmak ve sağlıklı beslenmek bu kanser tiplerinin engellenmesi için önemli olabilir. Genel olarak meme kanserlerinden korunmak için haftada 3-4 kez yaklaşık 1, 1.5 saatlik egzersiz önerilmektedir. Bunu yapamıyorsak alternatif olarak her gün 30-40 dakika arası nabız hızımızı 120-130’lar civarında tutacak şekilde yürüyüş yapılabilir.