Kadın Kanserlerinde Farkındalık

MEDİKAL ONKOLOJİ


"Kansersiz yaşama doğru, bir farkındalık da siz yaratın!"

M.Ö. 27. Yüzyılda Mısır’da yaşayan bir hekim olan İmhotep 48 olgusunu tariflediği papirusda belki de tarihte ilk kez meme kanserinden bahseder: “Memede kabarık kitlelerin bulunduğu bir vakayı incelerken, bu kitlelerin memenin her tarafına yayılmış olduğunu farkederseniz, elinizi memenin üzerine koyduğunuzda serinse ve dokunduğunuzda herhangi bir ateş emaresi yoksa, şişlikler pütürsüz-kuru oldukları ve akıntıya yol açmadıkları halde dokununca tümsekleri hissedebiliyorsanız, onunla ilgili olarak kendinize demelisiniz ki; “Üstesinden gelmek zorunda olduğum şey, şişmiş kitlelerdir”.

 

Kadın Kanserlerinde Farkındalık

 

MS 21. yüzyılda günlük pratiğimizde hala hemen hemen bütün memeyi kaplayan kitle ile başvuran hastalarımız da olduğunu gördükçe aradan geçen 5000 yıla yakın sürede kanseri önlemek yönünde çok yol alamadığımızı görüyoruz.


Medyanın yaygın kullanımı, etkin farkındalık programları, tıptaki gelişmeler ve sağlık hizmet ağının yaygınlaşmasına rağmen kadın kanserlerinin görülme sıklığının aslında değişmediği dikkati çekmektedir. Gelişmiş toplumlardaki istatistik veriler kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının %29 ile halen ilk sırada yer aldığına işaret etmektedir. Meme kanserinin kadınlarda kansere bağlı 2. ölüm nedeni olarak görülmesi bu kanser türünün kadınlar için önemini gözler önüne sermektedir. Yine de gerek meme kanseri, gerekse rahim ağzı kanserlerine bağlı ölümlerde görülen azalma eğilimi tedavideki yeniliklerin yanı sıra etkin tarama programları sayesinde kanserin daha erken yakalanarak tedavinin başarı şansının artmasına bağlanabilir.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir çalışma nedeniyle meme tarama programları konusunda tıp camiasında geçmişte de yapılan yoğun tartışmalar tekrar alevlendi. Ancak, meme kanserine bağlı ölümlerin yaklaşık %20 oranında azaldığı ve tarama sayesinde yakalanan kanserlerin, tarama sırasında yanıltıcı olarak kanser şüphesi bulunan kadınlara göre yaklaşık 2 kat kadar fazla olduğu gerçeği dikkate alındığında daha iyi bir yöntem bulunana kadar mamografi taramalarından vazgeçmemizin mümkün olmadığı kanısındayım.

Rahim ağzı kanserleri de ileri evrelerde yakalandığında tedavisinin zorluğu ve başarı şansının az olması nedeniyle kadınlar için çok önemli bir sağlık sorunudur. Neyse ki çok kolay yapılan; hızlı ve doğru sonuç verme oranı yüksek bir tarama testi olan PAP smear ile henüz kanserleşmeden dokudaki bozukluk tespit edilebiliyor. Kanser öncüsü olan değişiklik bulunduğunda çok basit bir cerrahi müdahele ile bu ciddi kanserden kurtulmak mümkün. Bu sayede tarama yöntemlerinin etkin olarak topluma yayıldığı ülkelerde kanser sıklığının ve bu kansere bağlı ölüm oranlarının yılda %2-3 oranında azaldığı gösterildi. Ayrıca, rahim ağzı kanserlerinin önlenmesi için 11-19 yaş arası kız çocuklarımıza 3 doz HPV aşısı yaptırmak da çok önem taşıyor. Bildiğimiz gibi HPV rahim ağzı kanseri dışında geniz (orafarinks) ve genital bölge (vulva)kanserleri için de önemli bir etken. Aşı sayesinde sadece rahim ağzı kanseri değil; sıklığı bazı etnik toplumlarda giderek artan ağız içi ve kadın genital bölge kanserlerinin de sıklığının azalacağı tahmin ediliyor.

Günlük yaşamda hem aile içinde, hem de çalışma ortamında çok aktif bir rol üstlenen kadınların sağlığının korunması toplumsal sonuçları açısından da büyük önem taşımakta. Farkındalık programları ve tarama yöntemleri bu konuda gerçekten çok büyük bir misyonu üstlenmiş durumdalar. Ancak, tüm bunlara rağmen birey olarak bizler de kendi sağlımızı korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Bunu kendimize olduğu kadar, ailelerimize, çocuklarımıza ve topluma karşı olan bir sorumluluğumuz olarak değerlendirmeliyiz.

Kanserlerin yaklaşık %30 kadarının doğru beslenme ile önlenebileceği ön görülmektedir. Her ne kadar her hangi bir kanser türünü kesin önlediği bilinen bir besin maddesi, mineral veya vitamin olmasa da gün içinde vücudumuzda üretilen zararlı maddelerden ve kanserli hücrelerden kurtulmak bağışıklık sisteminin ve detoksifikasyon adı verilen arıtım sistemimizin iyi çalışması doğru ve verimli çalışması için gerekli maddeleri yeteri oranda almak çok önemlidir. Elimizdeki bazı veriler vücudumuzda bazı mineral ve vitaminler eksikse bu durumun kanser riskini arttırabileceğini ortaya koyuyor. Örneğin D vitamini, selenyum gibi vitamin ve mineral düzeyindeki azalma meme ve bağırsak kanserleri, beta-karoten düzeydeki azalma meme kanseri, selenyum düzeyindeki azalma mide-bağırsak sistemi kanserlerini , folat düzeyindeki azalma ise bağırsak poliplerinin nüksünü arttırabiliyor. Bunun yanısıra diyetimizde bazı vitamin ve eser elementlerin yer alması yararlı olabilir. Özellikle antioksidan vitaminler olarak bilinen A, C ve E vitaminleri zararlı maddelerin yarattığı hasarı önleyebildikleri için günlük diyetimizde mutlaka yer almalıdır. Bu besin maddelerine örnek olarak şunları verebiliriz: A vitamini kaynağı zengin olan besinler turuncu sebzeler, meyveler (havuç, kayısı, şeftali, domates, bal kabağı, mango) bazı yeşil sebzeler (ıspanak, pazı), patates, mozzarella peyniri, süt, yumurta sarısıdır. Yine anti-oksidan olan likopen, domates, karpuz, kayısı, kan portakalı gibi besinlerde bulunur. Antioksidan mineral olan selenyum, pirinç, et, balık, tavuk, sarımsak ve ekmekte bolca bulunur. C vitamini ise en çok sarı ve yeşil sebzelerde, bunun dışında çilek ve domateste de bulunur. E vitamini ise buğday filizi, mısır, soya fasulyesi filizi, fıstıklar ve brokkolide bulunur. Antioksidan etkileri belirgin olan flavanoidler ise siyah ve yeşil çay dışında kırmızı üzüm, böğürtlen gibi mor meyveler ve narda; bunun dışında arpa, soya, krusifer sebzeler (brokoli, karnabahar, lahana), keten tohumunda da anti-oksidan kimyasallar bulunmaktadır. Vitaminlerin yanı sıra bazı mineraller de diyetimizde bulunmalıdır. Kalsiyum insan vücudunda önemli etkisi olan bir başka mineraldir. Kalsiyum alımının araştırıldığı iki büyük çalışmada günlük 500 ile 1200 mg. kalsiyum alımı ile barsak kanseri riskinin ve barsak kanseri öncüsü olan poliplerin azaltıldığı ve polip nüksünün gerilediği gösterilmiştir. Kalsiyumun günlük ihtiyacı erişkinlerde 1000-1200 mg. arasındadır. Bu gereksinimin üçte biri 1 bardak yoğurt, 200 gr. peynir veya 1.5 bardak ıspanak ile karşılanabilir.Kalsiyum ile birlikte günlük 500-1100 IU D-vitamini alımı ile bağırsak ve meme kanserlerinin daha düşük oranda görülebileceği yönünde veriler bulunmaktadır.

Gördüğümüz gibi vücudumuz için gerekli olan besin maddelerini alabileceğimiz birçok kaynak var. Bu nedenle doğru olan sağlıklı olarak yetiştirildiğine inandığımız, mevsiminde tüketilen meyve ve sebzeleri ayırmadan günlük öğünlerimizin içine yerleştirmektir.

Aralarında meme, rahim, bağırsak, mide ve pankreas dahil safra yolları kanserlerinin olduğu bazı kanser tipleri şişmanlık ile ilişkili bulunmuşlardır. Bu tip kanserlerde ölüm oranları da şişmanlık ile artar. Bu nedenle beslenme dışında vücut yağ oranı kontrolü ve egzersiz büyük önem taşımaktadır. Spor yaparak, vücut yağ oranını azaltmak ve sağlıklı beslenmek bu kanser tiplerinin engellenmesi çok önemlidir. Genel olarak kanserden korunmak için haftada 3-4 kez yaklaşık 1, 1.5 saatlik egzersiz önerilmektedir. Bunu yapamıyorsak alternatif olarak hergün 30-40 dakika arası nabız hızımızı 120-130’lar civarında tutacak şekilde yürüyüş yapılması önerilmektedir.

"Kansersiz yaşama doğru, bir farkındalık da siz yaratın!"

M.Ö. 27. Yüzyılda Mısır’da yaşayan bir hekim olan İmhotep 48 olgusunu tariflediği papirusda belki de tarihte ilk kez meme kanserinden bahseder: “Memede kabarık kitlelerin bulunduğu bir vakayı incelerken, bu kitlelerin memenin her tarafına yayılmış olduğunu farkederseniz, elinizi memenin üzerine koyduğunuzda serinse ve dokunduğunuzda herhangi bir ateş emaresi yoksa, şişlikler pütürsüz-kuru oldukları ve akıntıya yol açmadıkları halde dokununca tümsekleri hissedebiliyorsanız, onunla ilgili olarak kendinize demelisiniz ki; “Üstesinden gelmek zorunda olduğum şey, şişmiş kitlelerdir”.

 

Kadın Kanserlerinde Farkındalık

 

MS 21. yüzyılda günlük pratiğimizde hala hemen hemen bütün memeyi kaplayan kitle ile başvuran hastalarımız da olduğunu gördükçe aradan geçen 5000 yıla yakın sürede kanseri önlemek yönünde çok yol alamadığımızı görüyoruz.


Medyanın yaygın kullanımı, etkin farkındalık programları, tıptaki gelişmeler ve sağlık hizmet ağının yaygınlaşmasına rağmen kadın kanserlerinin görülme sıklığının aslında değişmediği dikkati çekmektedir. Gelişmiş toplumlardaki istatistik veriler kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının %29 ile halen ilk sırada yer aldığına işaret etmektedir. Meme kanserinin kadınlarda kansere bağlı 2. ölüm nedeni olarak görülmesi bu kanser türünün kadınlar için önemini gözler önüne sermektedir. Yine de gerek meme kanseri, gerekse rahim ağzı kanserlerine bağlı ölümlerde görülen azalma eğilimi tedavideki yeniliklerin yanı sıra etkin tarama programları sayesinde kanserin daha erken yakalanarak tedavinin başarı şansının artmasına bağlanabilir.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir çalışma nedeniyle meme tarama programları konusunda tıp camiasında geçmişte de yapılan yoğun tartışmalar tekrar alevlendi. Ancak, meme kanserine bağlı ölümlerin yaklaşık %20 oranında azaldığı ve tarama sayesinde yakalanan kanserlerin, tarama sırasında yanıltıcı olarak kanser şüphesi bulunan kadınlara göre yaklaşık 2 kat kadar fazla olduğu gerçeği dikkate alındığında daha iyi bir yöntem bulunana kadar mamografi taramalarından vazgeçmemizin mümkün olmadığı kanısındayım.

Rahim ağzı kanserleri de ileri evrelerde yakalandığında tedavisinin zorluğu ve başarı şansının az olması nedeniyle kadınlar için çok önemli bir sağlık sorunudur. Neyse ki çok kolay yapılan; hızlı ve doğru sonuç verme oranı yüksek bir tarama testi olan PAP smear ile henüz kanserleşmeden dokudaki bozukluk tespit edilebiliyor. Kanser öncüsü olan değişiklik bulunduğunda çok basit bir cerrahi müdahele ile bu ciddi kanserden kurtulmak mümkün. Bu sayede tarama yöntemlerinin etkin olarak topluma yayıldığı ülkelerde kanser sıklığının ve bu kansere bağlı ölüm oranlarının yılda %2-3 oranında azaldığı gösterildi. Ayrıca, rahim ağzı kanserlerinin önlenmesi için 11-19 yaş arası kız çocuklarımıza 3 doz HPV aşısı yaptırmak da çok önem taşıyor. Bildiğimiz gibi HPV rahim ağzı kanseri dışında geniz (orafarinks) ve genital bölge (vulva)kanserleri için de önemli bir etken. Aşı sayesinde sadece rahim ağzı kanseri değil; sıklığı bazı etnik toplumlarda giderek artan ağız içi ve kadın genital bölge kanserlerinin de sıklığının azalacağı tahmin ediliyor.

Günlük yaşamda hem aile içinde, hem de çalışma ortamında çok aktif bir rol üstlenen kadınların sağlığının korunması toplumsal sonuçları açısından da büyük önem taşımakta. Farkındalık programları ve tarama yöntemleri bu konuda gerçekten çok büyük bir misyonu üstlenmiş durumdalar. Ancak, tüm bunlara rağmen birey olarak bizler de kendi sağlımızı korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Bunu kendimize olduğu kadar, ailelerimize, çocuklarımıza ve topluma karşı olan bir sorumluluğumuz olarak değerlendirmeliyiz.

Kanserlerin yaklaşık %30 kadarının doğru beslenme ile önlenebileceği ön görülmektedir. Her ne kadar her hangi bir kanser türünü kesin önlediği bilinen bir besin maddesi, mineral veya vitamin olmasa da gün içinde vücudumuzda üretilen zararlı maddelerden ve kanserli hücrelerden kurtulmak bağışıklık sisteminin ve detoksifikasyon adı verilen arıtım sistemimizin iyi çalışması doğru ve verimli çalışması için gerekli maddeleri yeteri oranda almak çok önemlidir. Elimizdeki bazı veriler vücudumuzda bazı mineral ve vitaminler eksikse bu durumun kanser riskini arttırabileceğini ortaya koyuyor. Örneğin D vitamini, selenyum gibi vitamin ve mineral düzeyindeki azalma meme ve bağırsak kanserleri, beta-karoten düzeydeki azalma meme kanseri, selenyum düzeyindeki azalma mide-bağırsak sistemi kanserlerini , folat düzeyindeki azalma ise bağırsak poliplerinin nüksünü arttırabiliyor. Bunun yanısıra diyetimizde bazı vitamin ve eser elementlerin yer alması yararlı olabilir. Özellikle antioksidan vitaminler olarak bilinen A, C ve E vitaminleri zararlı maddelerin yarattığı hasarı önleyebildikleri için günlük diyetimizde mutlaka yer almalıdır. Bu besin maddelerine örnek olarak şunları verebiliriz: A vitamini kaynağı zengin olan besinler turuncu sebzeler, meyveler (havuç, kayısı, şeftali, domates, bal kabağı, mango) bazı yeşil sebzeler (ıspanak, pazı), patates, mozzarella peyniri, süt, yumurta sarısıdır. Yine anti-oksidan olan likopen, domates, karpuz, kayısı, kan portakalı gibi besinlerde bulunur. Antioksidan mineral olan selenyum, pirinç, et, balık, tavuk, sarımsak ve ekmekte bolca bulunur. C vitamini ise en çok sarı ve yeşil sebzelerde, bunun dışında çilek ve domateste de bulunur. E vitamini ise buğday filizi, mısır, soya fasulyesi filizi, fıstıklar ve brokkolide bulunur. Antioksidan etkileri belirgin olan flavanoidler ise siyah ve yeşil çay dışında kırmızı üzüm, böğürtlen gibi mor meyveler ve narda; bunun dışında arpa, soya, krusifer sebzeler (brokoli, karnabahar, lahana), keten tohumunda da anti-oksidan kimyasallar bulunmaktadır. Vitaminlerin yanı sıra bazı mineraller de diyetimizde bulunmalıdır. Kalsiyum insan vücudunda önemli etkisi olan bir başka mineraldir. Kalsiyum alımının araştırıldığı iki büyük çalışmada günlük 500 ile 1200 mg. kalsiyum alımı ile barsak kanseri riskinin ve barsak kanseri öncüsü olan poliplerin azaltıldığı ve polip nüksünün gerilediği gösterilmiştir. Kalsiyumun günlük ihtiyacı erişkinlerde 1000-1200 mg. arasındadır. Bu gereksinimin üçte biri 1 bardak yoğurt, 200 gr. peynir veya 1.5 bardak ıspanak ile karşılanabilir.Kalsiyum ile birlikte günlük 500-1100 IU D-vitamini alımı ile bağırsak ve meme kanserlerinin daha düşük oranda görülebileceği yönünde veriler bulunmaktadır.

Gördüğümüz gibi vücudumuz için gerekli olan besin maddelerini alabileceğimiz birçok kaynak var. Bu nedenle doğru olan sağlıklı olarak yetiştirildiğine inandığımız, mevsiminde tüketilen meyve ve sebzeleri ayırmadan günlük öğünlerimizin içine yerleştirmektir.

Aralarında meme, rahim, bağırsak, mide ve pankreas dahil safra yolları kanserlerinin olduğu bazı kanser tipleri şişmanlık ile ilişkili bulunmuşlardır. Bu tip kanserlerde ölüm oranları da şişmanlık ile artar. Bu nedenle beslenme dışında vücut yağ oranı kontrolü ve egzersiz büyük önem taşımaktadır. Spor yaparak, vücut yağ oranını azaltmak ve sağlıklı beslenmek bu kanser tiplerinin engellenmesi çok önemlidir. Genel olarak kanserden korunmak için haftada 3-4 kez yaklaşık 1, 1.5 saatlik egzersiz önerilmektedir. Bunu yapamıyorsak alternatif olarak hergün 30-40 dakika arası nabız hızımızı 120-130’lar civarında tutacak şekilde yürüyüş yapılması önerilmektedir.

Kanser ve Beslenme

İletişim Bilgileri

Fulya, Teşfikiye Mah, Hakkı Yeten Cd.
Fulya Terrace Center No:14 D:83
Şişli, İstanbul

Yararlı Linkler

Please publish modules in offcanvas position.